Hava Kargo Hakkında Herşey
Köşe Yazıları

Bir şiirin öğrettikleri

Ve bu hızlı gelişim bilgiden yoksunsa

Çalışmak neyi ifade ediyor sizin için?

Kendini gerçekleme, hayata anlam katmak? hayata birşeyler vermek? Hayattan birşeyler almak? Geçim derdi? “hayatın gerçeği bu” düşüncesi? Aile işini devam ettirme zorluğu… Hangisi?

4 sene önce çalıştığım iş yerinde yaratıcılığın sığ ve çalışmanın keyifsiz olduğu bir dönemdeydim. İş yeri yeni bir proje istemiyor, getirdiğim önerileri her zamanki maliyet kısıtlaması nedeni ile reddediyor, istenmiyordu. Benim için çok tatsızdı. İş yerindeki boş zamanlarda daha önce nasıl çalışmaktan keyif aldığımı sorgular hale gelmiştim. İşyerinde Kalite Yöneticisi, çok kişinin gıpta edeceği bir pozisyondaydım. Ama mutlu değildim, kendimi verimsiz hissediyordum. Yine Türkiyemizde, sektörde ekonomik dalgalanmaların olduğu, durgunluğun pozisyon olarak daha uygun görüldüğü bir dönemdi. Ben de öyle yaptım. Yılların getirdiği iş arayış ve aradığını bulamamanın yorgunluğu ve güvenlik ihtiyacı ile kalmayı seçtim.(Çalıştığım şirket havacılıkta sağlam bir grubun alt şirketi ve sektördeki şirketler çalıştığımdan daha iyi bir durumda değildi.) Ben de daha iyi bir yere gitmek için bir iyi bir sebep bulamadığım için kendi içime doğru yeniden bir iç yolculuğa çıkmaya ve keşfetmediğim yönlerimi keşfetmeye karar vermiştim. En sonunda yaratıcılığın benim için çok önemli bir motivasyon mekanizması ve keyif veren üretim şekli olduğunu farkettim. Yaratıcılık  yoksa ben de yok oluyordum,

Değişim yoksa tatsızlaşıyor,  gelişim yoksa renksizleşiyordum. Bu da çevremle ilişkilerime yansıyordu.

Ve “eğer işte yaratıcılık yoksa ve yaratıcılık benim için çok önemliyse, işimde de istenmiyorsa, ben de şu an iş değiştiremiyorsam, bari hayatımda başaka hangi alanlarda yaratıcılığımı keşfedip ve hayatımdaki keyif oranını arttırayım” dedim ve böylece iş haricindeki yaratıcı yönlerimi keşfetme yolculuğum başladı. Resim ve müzik dersleri aldım. O dönem aynı zamanda felsefe eğitimi alıyordum. Edebiyatı da tekrardan yaratıcılık araştırmalarıma katmaya karar verdim.

Yaratıcılık sizin için önemli bir yaşam enerjisi alanı ise onu dinlemenizde fayda var. Yoksa  yaratıcılığı önemsemeyen iş yerlerini suçlayan yaşan bir ölüye dönüşme ihtimaliniz yüksek…

Eğitimi aldığım topluluğun şiir çalışma atölyesi vardı, bu gruba katıldım. Her ay bir şair çalışıyor, şiirlerini izleyicilere sunuyorduk.

O ayki şair Halil Cibran’dı. Halil Cibran’ı severdim, şiirlerini beğenerek okurdum ve bu filozof şairin şiirlerini okuyacağımız için heyecanlanmıştım. Ta ki “çalışmak” şiiri bana gelene kadar. Onu hiç okumamıştım. Ben çalışma ortamının tatsızlığından yakınırken, böyle sıkıcı bir şiirin gelmesi biraz canımı sıkmıştı. Beklentim çok daha felsefik, derin içeriği olan bir şiirdi. Ancak şiiri okudukça ne kadar derin anlamda olduğunu gördüm.

Çalışmanın anlamını, saflığıyla yeniden bağlantı kurdum. İşime ilk başladığım yıllarda aldığım keyif işe bu şiirin ruhundan gelen keyifti. Yıllar içinde yaşamın, toplumun, içinde bulunduğumuz kollektif bilincin engelleriyle işe bakış açımızda yıpranıyor, çarpıklaşabiliyor. Ancak Halil Cibran, Rudyar Kipling, Mevlana, Can Yücel gibi bilge şairlerin şiirlerini okuyarak tekrar doğanın ve gerçek insan olmanın özüyle bağlantı kurararak işimize anlam katmak elimizde. Hele de içinde bulunduğumuz hızlı teknoloji çağında öz değerlerle bağlantı kurup, işte uzmanlaşmak ve ilerlemek zorlaşabiliyor. Neden mi? “Kullan, at” mentalitesinin özellikle Y-kuşağını saran bir tehlike olmasından. Öz değerlerle bağlantılı olmadan yapılan tasarım, iş, icat çok da uzun ömürlü olmayacağı gibi size çok da tatmin vermeyecektir. Başka şeylerin arayışın girersiniz. Bu da kendinizden daha da uzaklaşmanıza sebep olacaktır. Bu nedenle bana da ilham olan ÇALIŞMAK şiirini sizlerle paylaşıyorum. İyi okumalar dilerim;

ÇALIŞMAK

Sonra bir çiftçi söz aldı, bize, Çalışmaktan söz et dedi.
Ve El Mustafa yanıtladı:
Yeryüzüne ve onun ruhuna ayak uydurabilmek için çalışıyorsunuz.
Çünkü aylaklık yeryüzünün mevsimlerine yabancılaşmak demektir. Sonsuza doğru gururlu bir kabullenmişlik ve soylu adımlarla ilerleyen Hayat’ın
gelişiminin dışına çıkmak demektir.
Çalıştığınız zaman akıp giden saatlerin fısıltılarını içinde müziğe dönüştüren bir ney’e benzersiniz.

Yeryüzünde her şey belli bir uyum içinde şarkı söylemekteyken, hangi biriniz çıkıp da sağır ve dilsiz bir kamış parçası gibi sessiz kalabilir?

  • Kim bilir kaç kez çalışmanın bir bela ve işin de bir uğursuzluk olduğu söylenmiştir sizlere.
    Oysa ben sizlere diyorum ki, çalıştığınız zaman yeryüzünün en uzak düşünün,
    doğduğu gün sizin adınıza ayrılan bir parçasını doldurmuş olursunuz.
    Kendinizi işinize vermekle de gerçekte hayatı ve yaşamayı seviyor oluşunuzu ortaya koyarsınız.
    Hem, sarıldığınız bir işin aracılığıyla hayatı sevmek, onun içinin derinliklerinde sakladığı gizeme yakınlaşabilmenizi sağlar.
    Ama eğer çektiğiniz acılara bakarak üretkenliğin bir bela, kör gırtlağı
    doyurmanın da alnınıza yazılmış bir büyü olduğunu söylerseniz, sizlere,
    akan alın terinizden başka hiçbir şeyin bu yazgıyı silip atamayacağını
    duyururum.
    Sizlere hayatın kapkara olduğu da söylenmiştir. Ve sizler de gerçekte zayıf kimselerce söylenmiş olan bu sözleri kendi
    zayıflığınız için de dilinize dolayıp, yinelemektesiniz.
    Ben de size diyorum ki, hayat, ancak hızlı gelişiminden yavaşlatılmaya kalkışıldığında kapkara olur.
    Ve bu hızlı gelişim bilgiden yoksunsa kör olur,
    Ve her bilgi, içinde eylem yoksa boşunadır,
    Ve her eylem içinde sevgi yoksa boştur.
    Sevgiyle dolu olarak çalışırsanız, ilkin kendinize, sonra birbirinize sonra da Tanrı’ya bağlanmış olursunuz.
    Sevgiyle dolu olarak çalışmak nedir, bir de bu var?
    Dokuduğunuz kumaşı, sanki yalnız en sevdiğiniz kimse giyecekmişcesine yüreğinizden çektiğiniz ipliklerle dokuyabilmek,
    Kurduğunuz yapıyı, sanki içinde yalnız en sevdiğiniz oturacakmışcasına özenle ve sevgiyle kurabilmek.
    Serptiğiniz tohumları ve onun ürünlerini, sanki yalnız en sevdiğiniz yiyecekmişcesine sevgiyle ekip biçebilmek,
    Bütün yaptıklarınıza kendi canınızdan yükselen bir soluk katabilmek,
    Ve tüm kutsanmış ölülerin, çevrenizde yaptıklarınızı gözlemlemekte olduklarını bir an bile olsun aklınızdan çıkarmamış olmak.
    Uykunuzda konuşuyormuşcasına şu sözleri yinelediğinizi çok duymuşumdur; ‘Mermeri
    işlerken, kendi ruhunun şeklini o ak taşın içinde bulan kimse, toprağı
    işleyen kimseden daha yücedir.
    Gökkuşağını yakalayarak bir kumaşın üzerine onun renklerinden insanı çizebilen kimse, ayaklarımızı donatan
    kimseden daha üstündür.’
    Oysa, şu öğle vakti ve uykuda değil de olanca uyanıklığımla sizlere diyorum ki, esen yel, dev çınarlara,
    çimenlerin en boysuzuna konuştuğundan daha tatlı bir dille konuşmaz.
    Gerçekte büyük olan, o rüzgârın uğultusunu kendi sevgisiyle karıştırıp bundan daha hoşa gidecek bir şarkı yaratabilendir.
    Çalışmak, sevginin göze görülebilen şeklidir.
    Eğer işinize sevgiyle değil de isteksizlikle sarılmışsanız o zaman işinizi
    bırakın ve tapınağın kapısı önüne çöreklenip sevgiyle çalışanların
    önünüze atacakları sadakaları toplayarak geçinin, daha iyi.
    Çünkü, eğer ekmeği içine sevgi katmadan, ilgisizce pişirirseniz, yiyecek
    olanların ancak yarı açlığını giderebilecek acı bir ekmek yapmış
    olursunuz.
    Eğer üzümlerinizi içine ağız-tadı katmadan, kinle damıtmışsanız, şarabınızdan içecek olanın kadehine zehir akıtmış olursunuz,
    Ve eğer, meleklere özenircesine şarkı söyleyip de gerçekte içinizden şarkı
    söylemeyi sevmek geçmiyorsa, insanların, gecenin ve gündüzün seslerini
    duyacak kulaklarını tıkamış olursunuz.

Halil Cibran – Ermiş’ten

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu