İstanbul Havalimanı: Hava Kargo ve Teknolojinin Buluşma Noktası
İstanbul Havalimanı, dünyanın en ileri düzeydeki hava kargo sistemlerinden birine sahip. Üç katmandan oluşan ve toplamda 17.300 pozisyonu barındıran bu sistem, Avrupa, Orta Doğu veya Afrika’dan bir şey sipariş ettiyseniz, büyük olasılıkla bu tesisten geçmiştir.
İstanbul, iki kıtayı birbirine bağlayan, doğu ile batının buluştuğu ve her zaman dünyanın kapılarını açan bir şehir olarak tarihi bir öneme sahiptir. Bu geçidin en önemli parçalarından biri ise 12 milyar dolarlık bu devasa proje. Hedefi, hava taşımacılığını yeniden tanımlamak. Eski Atatürk Havalimanı yerine inşa edilen bu yeni havalimanı, tamamlandığında yılda 200 milyon yolcu kapasitesine sahip olacak şekilde tasarlanmıştır. Fakat, İstanbul Havalimanı sadece bir geçiş noktası değil, aynı zamanda bir bildiridir; havacılık tarihinde olduğu gibi, burada da Türkiye her zaman çok daha büyük bir şeyin kesişim noktası olmuştur.
Türkiye’nin havacılık hikayesi, devasa havalimanları ve yüksek teknolojiyle başlamadı. İstanbul’un en yoğun havalimanı olan bu noktada, bugün sadece milyonlarca yolcuyu taşıyan değil, aynı zamanda dünyanın dört bir yanına kargo gönderen bir lojistik üssü de bulunmaktadır. 20. yüzyılın başlarında, VIII. Hush gibi öncüler Türkiye’nin ilk yerli uçağını inşa edip uçurdu. 1940’lı yıllarda, ticari havacılık Yıl Havaalanı’nda başladı, bu küçük pist şehirin dışındaydı. Londra’ya uçuşunuz başarıyla iniş yaptı!
1985 yılında Atatürk Havalimanı olarak yeniden adlandırıldı ve ülkenin hava yolculuğu patlamasının kalbi oldu. Fakat İstanbul büyüdükçe, hava trafiği de arttı ve eski havaalanı kapasite sorunları nedeniyle yerini daha büyük ve daha iyi bir tesise bırakmak zorunda kaldı. Karşımıza İstanbul Havalimanı projesi çıktı; o kadar iddialıydı ki, eski havalimanından yeni havalimanına taşınmak için yüzlerce uçak ve binlerce ton malzeme sadece 33 saat içinde taşındı. 6 Nisan 2019, havacılığın Büyük Göçü olarak anılacak bir tarih haline geldi. Ancak sadece birkaç ay sonra, dünya durma noktasına geldi.
Covid-19 salgını, dünya çapında uçuşları durdurdu. Ancak İstanbul Havalimanı, küresel bir lojistik merkezi haline geldi, acil tıbbi gönderiler koordine etti ve tarihin en büyük geri dönüşüm çabalarından birini başlattı. Bu, aslında bir vizyon ve azmin kanıtıydı. Bugün, yaklaşık 1,5 milyon metrekarelik alanıyla, dünyanın tek çatı altında bulunan en büyük terminali, yılda 90 milyon yolcuya hizmet veriyor. 2024 yılı itibariyle sayılar zirveye ulaşarak, 380 milyon yolcuya ulaştı.
Büyük bir havalimanı sadece çalıştırılmaz, aynı zamanda senkronize bir şekilde hareket ettirilir. Binlerce uçuş, milyonlarca yolcu, kargo, lojistik ve güvenlik tümü mükemmel bir şekilde koordine edilir. Ancak bu karmaşanın ardında, her şeyin birleştiği bir komuta merkezi vardır: Havalimanı Operasyon Kontrol Merkezi (APOC).
APOC’un başında ise, Türk Hava Yolları’nın operasyonlarını yönetmiş, ardından havalimanı operasyonlarının her yönünü mükemmel bir şekilde yönetmeye devam eden F. Bey bulunuyor. Bu yüksek teknolojiye sahip üssün temelinde ise, İstanbul Havalimanı’nın pandemi sırasında nasıl bir küresel lojistik merkezi haline geldiği, 2023 yılı Şubat ayında meydana gelen depremde nasıl insani uçuşları koordine ettikleri ve her türlü acil durumu nasıl profesyonelce yönettikleri anlatılıyor.
Bugün İstanbul Havalimanı, hem yolcu deneyimini hem de lojistik operasyonlarını en son teknolojilerle şekillendiriyor. Yolda ilerleyen her valiz, gelişmiş bir güvenlik sistemi tarafından taranıyor. Bu sistem, valizlerin uçaklara ulaşıp güvenli bir şekilde taşınmadan önce olası tehlikeleri tespit etmek için kullanılıyor. Valizlerin taşınma işlemleri, renklendirilmiş sistemler ve sensörler ile organize ediliyor.