Hava Kargo Hakkında Herşey
Havacılık

IMO 2020 İLE YENİ KURALLAR GELİYOR

Küresel ısınma ve iklim değişikliği kendini iyice hissettirmeye başlarken Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı belirlediği 17 madde ile tüm dünyada önemli bir hareket başlattı. Başta temiz su olmak üzere dünyayı yaşanabilir kılan kaynakların hızla tükendiğine dikkat çeken Birleşmiş Milletler, gerekli önlemler alınmadığı takdirde çok değil sadece 2030 yılında hepimizi bekleyen felaketler konusunda farkındalık yaratmayı amaçlıyor. Lojistik sektörü olarak bu çabaya önem veriyor ve UTİKAD Zirve’lerde de konunun hassasiyetine ilişkin paneller düzenliyoruz. Ve tabii ki dünyada bu konuda atılan adımları da dikkatle takip ediyoruz.

Son yıllarda gündemde olan konulardan biri de şüphesiz denizyolu taşımacılığının kıyı kentlerde yarattığı olumsuz koşullar olarak karşımıza çıkıyor. Gemi ve liman kaynaklı emisyonların özellikle kıyı kentlerinde yaşayan insanların sağlığını olumsuz yönde etkilemesi nedeniyle, deniz taşımacılığına yönelik çevresel baskılar da artıyor. Bir yandan gemiler çevreci hale gelirken diğer yandan da limanlar elektrikli sistemlere dönerek sera gazını azaltmaya çalışıyor.

Yapılan araştırmalar, dünyada gemi kaynaklı emisyonların yüzde 70’inin kıyıya 400 kilometre mesafe içinde oluştuğu, gemi ve liman kaynaklı emisyonların özellikle kıyı kentlerinde yaşayan insanların sağlığını olumsuz yönde etkilediğini göstermektedir. Ayrıca dünya genelinde yılda 19 bin kişi sadece gemi ve liman kaynaklı emisyonlar nedeniyle akciğer kanserine yakalandığı, 60 bin kişinin de yine bu emisyonlar nedeniyle çeşitli hastalıklara yakalanarak hayatını kaybettiği bilinmektedir. Bu veriler hem insani olarak bizleri üzmekte hem de sektörün temsilcileri olarak çözüm arayışına itmektedir. İşte tam da bu noktada gelişen teknoloji bir kurtarıcı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Sera gazı salınımını azaltmaya yönelik, elektrikli ve hybrid gemiler, enerji verimliliği ve baca filtre sistemleri gibi teknolojik gelişmeler “yeşil gemi” uygulaması çerçevesinde deniz taşımacılığına gelen yenilikler olmuştur. Çünkü MARPOL gereği “Gemilerden Kaynaklanan Hava Kirliliğini Önleme Kuralları”nın 2005 yılında yürürlüğe girmesinin ardından 2013 yılından itibaren de “Gemi Enerji Verimliliği Yönetim Planı”nın uluslararası sefer yapan gemilerde bulundurulması zorunlu hale getirilmiştir.

Bu gelişmeleri takiben bu gemilerin yük operasyonlarının yapıldığı limanlar da bu trende katıldı. Yeşil Liman (Green Port) uygulamalarının henüz yasal bir zorunluluğu bulunmasa da prestij unsuru olması nedeniyle, dünyanın önde gelen bir birçok liman tesisi tarafından uygulanmaya başlandı.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımız da yaşanması muhtemel çevre kaynaklı olumsuzlukların giderilmesi ve çevreye daha duyarlı liman tesislerinin ülkeye kazandırılmasına yönelik “Yeşil Liman (Green Port)” projesini hayata geçirdi. Bakanlık, UTİKAD üyesi birçok liman işletmesinin de sahip olduğu “Yeşil Liman Sertifikası”nı alabilmek ve logoyu kullanabilmek için yerine getirilmesi gereken kriterleri 24 maddede açıklıyor. Yeşil Liman yaklaşımının temelini, çevresel açıdan performansı yüksek liman işletmeciliği oluşturuyor. Bu bağlamda limanlarda sürdürülebilir bir liman faaliyetini sağlamak adına; atık oluşumu, su kalitesi, hava kirliliği, enerji tüketimi, gürültü kirliliği, gemi kaynaklı kirlilikler, iş sağlığı ve güvenliği gibi birçok konu ele alınıyor. Limanlar için yeşil strateji gözetilerek yürütülen tüm programların temel amacı ise; limanlarda çevresel, ekonomik ve sosyal sürdürülebilirliğin sağlanması. Farklı teknolojik ekipmanlara sahip limanlar, çok yüksek miktarda enerji tüketimine ihtiyaç duyuyor. Liman sahasındaki vinçler, forkliftler ve ulaşım araçlarının tamamı düne kadar dizel yakıtlarla çalışıyordu. Gelişen teknoloji ile birlikte elde edilen daha temiz enerji kaynakları artık limanlarda da kullanılmaya başladı. Konteyner limanları başta olmak üzere farklı yük operasyonları yapan limanlarda bulunan araçlar, elektrikli sistemlere dönüştürüldü. Bu dönüşümle, karbon salımı azaltılırken, işletme maliyetleri de düşürülmüş oldu.

Ancak bunun yanı sıra çevreye verilen zararı en aza indirmek amacıyla IMO 2020 kapsamında uygulamaya geçirilecek bazı kurallar da bulunuyor. IMO 2020 kapsamındaki kurallardan biri de düşük sülfürlü yakıt kullanılması olarak karşımıza çıkıyor. Bunun lojistik sektörüne maliyeti de bir hayli ağır olacak gibi görünüyor. Çünkü aralarında Hamburg SÜD, Maersk, MSC ve Hapag-Lloyd’un da bulunduğu uluslararası armatörler, 1 Aralık 2019 tarihinden itibaren navlunlara “çevresel yakıt ücreti” (EFF-Environmental Fuel Fee) uygulamaya başlayacak. Dolayısıyla artacak navlunlar hem bizleri hem de dış ticaret firmalarını etkileyecek.

IMO 2020 İLE YENİ KURALLAR GELİYOR 29 Mart 2024

Mehmet Kali

Hello everyone. My name is Mehmet Kali. In the industry, I am known as "Kali". I graduated from the first civil aviation training school in Turkey, which was known as the Civil Aviation School at the time and is now Eskişehir Technical University, in 1991. As I graduated from the Business Administration department, it was a bit challenging for me to integrate into the industry. I have worked for companies such as SultanAir, DHMI, Havaş, and Swissair, and currently, I provide services and consultancy in air cargo transportation. I have experience in dispatching, air traffic control, passenger services, and aircraft coordination. During my time at Swissair, I had the opportunity to experience aviation training in many countries. Since 2012, I have been focusing on air cargo transportation. For three years, I taught courses on air cargo at Nişantaşı University. I still hold valid IATA certifications related to both passenger and cargo operations. For over ten years, I have been managing aeroportist.com, a news website related to aviation, which initially started as a hobby. I enjoy building aviation networks and sharing knowledge. If there is anything I can contribute to, I am here. Best regards "kali"

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu