Havacılıkta FTL (Uçuş Görev Süresi Limitleri) ve Yorgunluk Yönetimi
Bir uçuşun gerçekleşebilmesi için teknisyenlerden dispatch ekibine, yer personelinden kabin ekibine kadar pek çok insanın uyum içinde çalışması gerekir. Bu durum, havacılıkta insan faktörünün ne kadar kritik bir rol oynadığını gösterir. Pilotlar ise bu zincirin en uç noktasında, insan faktörünün en doğrudan etkilediği birim olarak öne çıkar. Bu kadar çok değişkenin ve insan unsurunun bir arada çalıştığı bir sistemde, yorgunluk ve dikkat dağınıklığı gibi faktörler doğrudan uçuş güvenliğini etkilemesi kaçınılamaz.
İşte tam da bu noktada sınırları EASA ve SHGM otoriteleri tarafından belirlenen Uçuş Görev Süresi ve Dinlenme Gereklilikleri (FTL) mevzuatı devreye girer.
Bu mevzuat, pilotların ve uçuş ekiplerinin yeterince dinlenmiş, zihinsel olarak uyanık ve operasyonel olarak güvenli şekilde görev yapmalarını sağlamak amacıyla oluşturulmuştur. Her durumun ayrıntılı bir şekilde belirtildiği bu mevzuatın İçeriğine yüzeysel olarak bakacak olursak kısaca şu konulardan bahsettiğini söyleyebiliriz:
- Maksimum uçuş süreleri
- Minimum dinlenme süreleri
- Görev süresinin uzatılma durumları
- Meydan ve ev nöbetleri
- Gece ve gündüz uçuşları
Bu mevzuata göre görev çizelgeleri, havayolu şirketleri tarafından uçuş ekiplerine asgari 14 gün önceden ya da en az 28 günü kapsayacak şekilde, en az 7 gün önceden bildirilir.
Uçuş çizelgelerinin hazırlanması, özellikle uçucu personel sayısı fazla olan havayollarında ve çok sayıda operasyonel parametrenin dikkate alındığı durumlarda son derece karmaşık bir süreçtir.
Bu nedenle günümüzde görev çizelgeleri manuel olarak değil, gelişmiş yazılım programları ve optimizasyon sistemleri yardımıyla oluşturulmaktadır.
Birçok faktör bu görev çizelgesinin hazırlanmasında etkili olup bazılarını örnek verebiliriz;
- Uçuş başlangıç ve bitiş zamanları(00.00-01.59 arası biten uçuşlar geç biten grubuna girdiği için devamındaki dinlenme süresi daha fazla olur.)
- Pilot sayısı(ilave 2 pilot ve yeterli dinlenme koşulları sağlandığı taktirde uçuş görev süresi 18 saate kadar çıkabilmektedir.)
- FTL limitleri(FTL talimatlarına göre birbirini izleyen herhangi 28 gün içinde görev saati 190 görev saatini, uçuş görev saati ise 100 saati geçemez.)
Daha birçok faktör görev bu çizelgelerinin hazırlanmasında etkili olup bu limitler yetkili otoriter tarafından denetlenmektedir.Tüm bu düzenlemelerin temelinde, uçuş emniyetini tehdit eden en önemli unsurlardan biri olan yorgunluk gerçeği yer almaktadır.
Havacılık tarihinde, görev ve dinlenme limitlerine yeterince uyulmaması ya da insan performansının sınırlarının göz ardı edilmesi nedeniyle meydana gelen birçok kaza örneği bulunmaktadır.
Bunlardan biri de, yorgunluğun etkili olduğu Colgan Air 3407 kazasıdır.12 Şubat 2009 tarihinde meydana gelen Colgan Air Flight 3407 kazası, havacılıkta insan faktörünün ve yorgunluk yönetiminin ne kadar hayati olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.
Newark’tan Buffalo’ya yapılan kısa bir bölgesel uçuşta, Bombardier DHC-8-400 tipi turboprop uçak, yaklaşma safhasında kontrol kaybedilerek düşmüş; olayda uçakta bulunan 49 kişi ile yerdeki 1 kişi olmak üzere toplam 50 kişi hayatını kaybetmiştir. Kaza sonrası yapılan incelemelerde, kaptan ve yardımcı pilotun yetersiz dinlenme ve uyku eksikliği nedeniyle ciddi düzeyde yorgun oldukları tespit edilmiştir.
Her iki pilotun da uçuş öncesinde uzun süredir dinlenmeden seyahat ettikleri ve uygun uyku düzenine sahip olmadıkları belirlenmiştir.
NTSB (National Transportation Safety Board) raporu, yorgunluğun karar verme kalitesini düşürdüğünü, tepki süresini uzattığını ve kazanın zincirleme insan hatalarıyla sonuçlandığını vurgulamıştır.Bu olay, FTL kurallarının yalnızca bir yasal zorunluluk değil, aynı zamanda uçuş emniyetinin temel yapı taşlarından biri olduğunu açıkça göstermiştir.
Kazanın ardından ABD ve Avrupa’daki birçok havacılık otoritesi, dinlenme gereklilikleri, görev limitleri ve yorgunluk farkındalığı eğitimlerini yeniden gözden geçirerek düzenlemelerde iyileştirmelere gitmiştir.
Sonuç olarak bu FTL prosedürü havacılık operasyonlarının sürdürülebilirliği ve güvenliği açısından kritik bir çerçeve sunmaktadır. Bu kurallar, yalnızca birer idari zorunluluk değil, doğrudan insan performansını ve operasyonel emniyeti korumaya yönelik bilimsel temelli düzenlemelerdir.
